Bizim millet liderine bakan bir millet,eger lider derse ''Yahudiler kardesimiz'' milletin en az yuzde ellisi bu goruse katilir.
Dediğin bir noktaya kadar doğru. Liderin, özellikle de karizmatik liderin toplumlar nezdinde dönüştürücü etkileri vardır. Ama bu dönüştürücü etkinin boyutunu çok büyütmemek gerekli. Bu tip hipotezleri test etmek için genellikle bir uç noktaya çekersin. Karizmatik liderin toplumsal etkisini test etmek için şöyle bir absürd hikaye düşünelim. Türkiye seçimlerde son derece karizmatik bir lider seçiyor, sonra bu lider çıkıp diyor ki "Beyler herkes Hristiyan olsun, her yeri kiliselerle donatacağım, doğru yol buymuş". Bunu ne kadar insan dinler?
Demeye çalıştığım şey özetle şu, Erdoğan bir şeyler yapıyor, ama yaptığı şeylerin toplumda karşılığı hiç yok denemez. Erdoğan bir şeyler icat ediyor hiç denemez. 30 Temmuz 1980'de yapılan Kudüs mitingleri, burada atılan sloganlar, verilen görüntüler 12 Eylül darbesinin sebeplerinden birisi olarak gösterilmişti.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Kudüs_Mitingi
O tarihte Erdoğan'ın siyaseti hayatı başlamamıştı bile. Henüz 26 yaşında bir gençti.
Haklısın lider etkiler, ama halihazırda toplumsal karşılığı olan düşünceleri daha yaygın hale getirmek dışında bir etkisi olmaz. Neticede o lideri de halk seçiyor.
Tamam dunya degisiyor ama bazi liderlerin degistigi kadar radikal degil.
Dünya 70'li yıllardan beri o kadar radikal bir biçimde değişiyorki. 12 Eylül darbesinin en büyük sorunlarından birisi bizi siyaseten aptallaştırması oldu. Halk olarak herhangi bir toplumsal değişikliği okuyamaz, takip edemez hale geldik. Ben Atatürkçüyüm, Atatürk muhalifinin benim görüşlerime nasıl eleştiriler getirdiğini bilemiyorum. Kendimi hazırlayamıyorum. Neden? Evren bey diyorki "toplumu zararlı düşüncelerden koruyacağım". Korudu da. Sonra ne oldu peki? Koruyamadığı noktada, mikrop görmemiş bağışıklık sistemi gibi aptallaştık kaldık. Herifler edebiyat üzerine edebiyat parçaladı, biz ne cevap verebildik? Herifler yalan yanlış tarih yazdı, biz doğrusunu bilebildik mi ki, senin anlattığın yalandı diyelim? Kahvehane seviyesinde iyi siyaset konuştuk hepimiz, ama kaçımız gerçekten köşesine çekilip kitap okudu? İlber Ortaylı'nın çok doğru bir lafı vardır, Türk insanı çok konuşur ama hiç okumaz, hiç düşünmez, tefekkürü (yalnız başına kalıp düşüncelere dalabilmek) zayıftır. Bu yüzden sonunda ne konuşacağını bilemez ve saçmalamaya başlar. Aynen o duruma düştük hepimiz.
70'li yıllardan beri Dünya'nın düşünce hayatı büyük ve köklü değişimler geçiriyor. Bunların sancılarını genel toplum yeni yeni anlıyor. Post modernizm, post structurism, radical relativism, identity politics, multiculturalism falan filan. Bizim bildiğimiz gerçekleri dağıtıp geçtiler. Üniversiteleri esir aldı bu görüşler, hala alıyor. Sen ülkenin gençleri eğitim alacak, ülkeyi kalkındıracak diye üniversitelerde bedava eğitim veriyorsun. Sonuç ne? Abdullah Öcalan'ın Ankara Siyasal Bilimler Fakültesinden terk olduğunu biliyor musun? Kendi teröristini yetiştirir hale geliyorsun o üniversitelerde. Aynıları batı üniversitelerinde olmadı mı? Edward Said kimdir? Heidegger kimdir? Faucault kimdir? Malcolm X kimdir? Bu adamlar neler söylüyor? Bunların Türkiye şubeleri kimlerdir? Mesela Kemal Tahir kimdir? Necip Fazıl kimdir? İdris Küçükömer kimdir? Said Nursi kimdir? Şerif Mardin kimdir?
70'li yıllar öyle yıllardı ki Perinçek bile "Kemalist sistemin yasakladığı partiler" diye kitapçıklar basıp, Kemalizmin ne kadar "baskıcı" bir sistem olduğunu anlatıyordu. Sonra sordular bunu, gençtim ne yaptığımı bilmiyordum, ortam öyleydi falan diye zırvaladı. Kemalizme baskıcı diyen adam da SSCB replikası bir şey kurmak istiyordu Türkiye'de, bu da işin apayrı bir ironisidir.
Biz bu adamların kaçını doğru dürüst okuduk, anladık, sonra bunlara cevap geliştirdik? Atatürkçü perspektifle karşı argümanlar geliştirip bunlara karşı kurulu düzeni savunabildik? Biz "değişim olmadığını" sanarken, birileri bugünün değişimlerinin fikri temellerini atıyordu 70'li yıllarda. Şimdi bak batı nasıl direniyor post modernizm'e karşı. Jordan Peterson'la başlamanı öneririm. Bizden de çıksaydı Jordan Peterson gibiler, belki bizde de "bu derece köklü" değişim olmazdı. Sorumlusu aptal olan halk kitlesi değil, bizim rejim karşıtlarına söyleyecek bir şeyimizin olmaması oldu hep.
Ocalani bize kim verdi ve bu neden bu kadar cabuk unutuldu?
Öcalan'ı bize yakalattılar doğru. Sonrası ne oldu peki? Öcalan asılamadı. "Asıp kahraman yapmayalım" dendi. AB uyum süreci dendi. Pekala asmadık. Sonra ne yaptık peki? Herife gittik İmralı'da konforlu bir hücreden terör örgütü idare ettirdik. Sonra ne yaptık? Herifle ikili ilişkiler kurduk, PKK lideri olarak karşımıza aldık, herifle neredeyse protokol imzalayacaktık.
Öcalan'ın yakalanması PKK'ya karşı bir "zafer" olmadı. Haliyle insanlarda bir "zafer hissi" uyanmadı. Haliyle bununla ilgili bir minnet duygusu da oluşmadı.
Mesela CHP,neden birden PKK sempatisani bir party oldu,eski Cumhuriyetcilik nerde?
Yukarıdaki kısımda yazdığım şeylerle alakalı bu. Avrupa'da bak bütün sol partiler azınlıklardan oy alır. CHP'ye diyorlar ki sende azınlıklardan oy alacaksın. Kimdir bu azınlıklar? Kürtler, Ermeniler.
CHP'yi bir SJW partisi haline getirmek istiyorlar. ABD'de de ki demokratlar gibi bir şey istiyorlar. Bunu isteyen uluslararası aktörler. Ciddi ciddi domine etmiş durumdalar partiyi. Bunun da önünü açan yine AKP'dir. Baykal'a o kaset komplosunu neden yaptılar? Baykal o yola girmiyordu çünkü. Değişmesi lazımdı. Peki şimdi AKP o kadar vatanseverse neden neredeyse bir ulusal güvenlik tehdidi haline gelmiş CHP'ye müdahale edip eskiye dönmesine yardımcı olmuyor? En baştan zaten onların parmağıyla bozulmuştu bu parti. Yaptığını düzeltirsin değil mi? Hayır düzeltmezsin. Çünkü birinci sırada siyaset, ikinci sırada vatan gelir. Bugün bu SJW partisi haline gelmeye çalışan CHP'ye karşı siyaset yapmak, ulusalcı bir CHP'ye karşı siyaset yapmaktan çok daha konforlu. Erdoğan biliyor ki Türkiye'de bu işin tutma olasılığı sıfır.
Identity politics'in Türkiye uyarlamasına göre CHP'nin oy alacağı taban; Kürtler, Aleviler, şehirli ve dindar olmayan insanlar (Batılıların seküler Türkler dedikleri) ve ılımlı islamcılar. Bunları bir araya getirecek. İsimde CHP, özde HDP olacak. Aslında özde "goygoy partisi" olacak. Nasıl SJW tipleri ABD'de "f***ing white male" diye diye artık dalga geçilir hale geldiler. Bizde de "lanet olası Sünni Muhafazakar Türk erkeği" diyerek oy dilenecek. Neden? Çünkü post modernizm, çünkü liberal akıl bunu gerektiriyor. Kendi partimizi bile bundan savunamaz haldeyiz, ülkeyi nasıl savunacağız?
AKP'nin ayrimcilik(bizden degilsen vatan hainisin) politkasi yuzunden bugun Turkiyede millet birbirine dusman oldu,kimse kimseye guvenmiyor,politik dusuncesinden komsu komsuya dusman,baba ogula,anne kiza ve sayri.
Geçen babamla müftülük nikahı olayından baya sert bir şekilde tartıştık. Sesler falan yükseldi. Hala konuşmuyoruz. Bir hafta oldu, küsüz birbirmize. Normalde siyaset dışı başka hiçbir konuda bu şekilde tartıştığımızı hatırlamıyorum. En son sesim yükseldiğinde babama karşı ergendim. Onun üzerinden baya zaman geçmişti yani. Bir de şimdi oldu.
Neden degigisik kulturlu olan Turkiye birden tek kultur devleti olmaya calisiyor,dunya degistigindenmi yoksa,populisime en kolay kurban dusebilen milleter arasinda oldugumuzdanmi?
Tam tersi. Tek bir dominant kültür kodu olan bir ülkeden, ki bu kültür de seküler Türk kültürüydü, çok kültürlü bir ülkeye geçiş yapıyoruz. Muhafazakar kültür kodunun dominant olduğu, fakat kesinlikle çok etnikli bir anlayışın ön plana çıktığı, Kürtçenin, Arapçanın baya anaakım olarak ön plana çıktığı bir topluma dönüşüyoruz. Ümmet anlayışından kastım bu. Sen (ve ben) kendimi dahil hissetmediğim için, "ya eskiden ne kapsamlı bir kültürümüz vardı, artık bize dayatma var" diyoruz ama tam aksine bir çokları da eskiden dahil edilmediklerini düşünüyorlardı. Şimdi kendilerini dahil edilmiş hissediyorlar.
Dayatma hep oldu, hep olacak. Mesele "doğru dayatma"nın olması. Bak şimdi "doğru dayatma" dedim ya, bunu okuyan bir çok insanın baya gözüne batacak. "Doğru ne demek abi, senin kendi doğrun vardır, benim kendi doğrum vardır" diyecekler, hatta belki sen de öyle diyeceksin. Bu radikal relativizm denen dalga işte. Geçmişte yoktu bu. 70'lerde icat ettiler. Öncesinde insanlar ciddi ciddi otururlar, tartışırlar "doğru olanı" bulmaya çalışırlardı. Şimdi herkesin kendine ait bir doğrusu var. Bu ortadoğuda olunca kimse umursamıyordu. Şimdi ABD'de oldu. Trump seçildi bu sayede. Batı entellektüeli başladı, bu ne biçim iş kardeşim "post truth" çağında yaşıyoruz demeye.