Guys, i have found a very good article series about Air to Air missiles. It is very informative and in Turkish.
Modern hava savaşının okları- Havadan Havaya Füzeler - 1
Eski çağlarda Şövalyeler veya tarihimizdeki karşılığı ile Akıncılar için Kılıç neyi temsil ediyor ise modern çağın gökyüzü şövalyeleri av uçağı pilotları için de makineli top aynı şeyi temsil etmektedir. Ancak Akıncılar, kılıç yanında ok ve mızrak gibi daha uzun menzilli silahlarda kullanırdı.
Düşmanı olabildiğince uzakta imha etmeyi amaçlayan bu silahlar etkisiz kalınca kılıçlar çekilirdi. Günümüzde ise okların yerini çok daha uzun menzilli silahlar aldı. Bunların hava savaşlarındaki karşılığı ise uçaktan ateşlenen havadan-havaya füze sistemleridir. Düşmanı karşılamaya gelince; pek bir şey değişmedi! Tabi ki ufak bir ayrıntı dışında, teknolojinin yükseklerdeki simgeleri ‘Havadan Havaya Güdümlü Füzeler’…
İki ayrı bölümden oluşacak makalemizin ilk bölümünde Havadan Havaya Füzeleri [HHF/AAM] geniş bir şekilde inceleyecek, makalenin sonunda da eldeki veriler ışığında Milli Havadan Havaya Füze projesi kapsamında üretilecek olan yerli HHF’lerin asgari özellikleri hakkında görüşlerimizi paylaşacağız. Umut ederiz ki Milli Havadan Havaya Füzeler, F-X Milli Muharip Uçak [MMU] Projesi kapsamında üretilecek uçağımızın hava muharebelerinde kullanacağı ana silah sistemi olacaktır.
NASIL BAŞLADI?
Dünya, karadan karaya roket teknolojisi ile ilk defa İkinci Dünya Savaşı’nda Alman V-2 Roketleri ile tanıştı. Savaşın sonlarına doğru yine Almanların yaptığı ilk başarılı füze olan Ruhrstahl X-4 ise HHF’lerin ilkiydi. 1944 yılında ilk atış testi FW-190 uçağından yapılan, bine yakın gövde parçası üretilen, tel güdümlü füzenin en büyük talihsizliği ise İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna yetişmesi idi.
Savaş sonunda teknolojisi ile birlikte Amerikalıların eline geçmesine rağmen V-2 karadan karaya roketleri gibi hızla geliştirilemedi. V-2’yi geliştirerek uzaya giden Amerikalılar Kore’deki hava savaşlarında hala makineli top kullanmaktaydı. Sonra ki Vietnam Savaşı ise HHF’lerin savaşı olacaktı.
GARAJDA TASARLANAN FÜZE
AIM-9 Sidewinder [Çıngıraklı Yılan]’ın atası sayılan seri üretime geçmiş ve IR güdümlü ilk başarılı füze diyebileceğimiz AIM-4 Falcon [GAR-1] Dr. William B. MCLEAN isimli bir bilim insanının ABD’nde kendi garajında yaptığı deneyler sonucu ortaya çıktı. Uçakların motorlarında oluşan ısıyı fark eden ve izleyen bir düzenek icat eden MCLEAN’nın bulduğu detektör, gördüğü bölgede elektromanyetik spektrumda oluşan kısa dalga bölgesinin kızıl ötesi radyasyon ışınlarının emisyonlarını tespit ediyordu. Bir başka deyişle bulduğu güdüm sistemi o bölgenin ısısını tespit edip, füzeyi ısı kaynağına yönlendiriyordu.
Günümüzde hala geçerli olan bu kural ile sanılanın aksine ısı güdümlü füzeler jet motorundan çıkan egzoz gazlarını değil, motorda ısınan metal parçaların yaydığı kızıl ötesi ışınları arar ve füzeyi bu ısıya yönlendirir.
HHF’lerin savaş ortamında ilk kullanımı ise 24 Eylül 1958’de Tayvan Krizi sırasında Tayvanlılara nasip oldu. Amerikalılar tarafından ilk başarılı atışı 1953’te bir drona yapılan AIM-9B Sidewinder füzesini, Tayvan Körfezi üzerinde F-86F Sabre ateşledi ve Çin Mig-15’ini düşürdü.
HHF’nin bu ilk operasyonel kullanımı bir devrin başlangıcı oldu. Artık gökyüzü Şövalyeleri kılıç yerine uzun menzilli oklar kullanmaya başlamıştı. Operasyonel başarı yüzdesi düşük olsa da Amerikalılar bu olay ile HHF’lerin önemini kavrayarak ilk etapta uzun menzilli Sovyet bombardıman uçaklarını durdurabilmek için IR güdümlü AIM-9, sonrasında da yarı aktif radar güdümlü AIM-7 Sparrow [Ok]’u geliştirdiler.
İlk Havadan Havaya Füze Alman Ruhrstahl X-4 ve tel güdümlü füzenin kumanda kabindeki kumanda kolu. Dayton-Ohio-A.B.D. National Museum Of The USAF-Hava Kuv. Müzesinde sergilenmektedir. Foto USAF
İLK FÜZELER GELİŞTİRİLİYOR
Fransızlar X-4’den elde edilen verilerle 1947’de başarısız AA-10 füzesini, İngilizler ise diğer başarısız Fireflash’ı yaptılar. Ruslar da Almanlardan esinlenerek RS-2U [NATO Kod Adı: AA-1 Alkali] füzesini geliştirdiler. Ancak yine aynı çatışmalar da Tayvan uçaklarından ateşlenen bir AIM-9B füzesinin Mig-17’ye patlamadan girmesi ve uçağın başarılı inişi sonucu füzeyi tersine mühendislik yolu ile kopyalayıp K-13’ü [AA-2 Atol] üretmeyi başardılar. Sonra da Çinliler bu füzeyi kopyalayıp PL-2’yi ürettiler.
Kuşkusuz HHF’lerin icadı hava savaşının kurallarını temelinden değiştirmiştir. Hatta farklı nitelikteki her yeni füzenin hizmete girmesi karşı tarafı ‘dogfight’ [yakın hava muharebesi] angajman kural ve taktiklerini değiştirmek zorunda bırakmıştır. Bu durum günümüzde de aynen geçerliliğini koruyan bir süreçtir.
MAKİNALI TOPUN ALTERNATİFİ Mİ?
IR [Kızılötesi ışınları takip eden yani ısı kaynağını izleyen] güdümlü Amerikan yapımı AIM-9, Vietnam Savaşı’nda yoğun bir şekilde kullanıldı. Hatta öyle başarılı oldu ki HHF’lere çok güvenen Amerikalılar Vietnam Savaşı sırasında Donanma Hava güçleri için geliştirilen F-4’lerin ilk modellerine makineli top dahi koymadı. Ancak, evdeki hesap çarşıya uymadı. Düşman Mig’leri ile dogfight’a giren F-4’ler füzeleri sarf edince savunmasız kalıyor, Mig’leri füze menzilinde kaçırdığı zaman çok yakın mesafede burun buruna geliyor ve savaşacak silah bulamıyordu. Sonunda tasarımcılar şunu anladı ki bir askerin oku, mızrağı çok önemli olsa da kılıcı olmadan olmazdı.
Sonradan ABD Hava Kuvvetleri’nin de tercih ettiği F-4E Phantop II’lere 20mm’lik M-61 Makineli Topu takıldı. Günümüzün en modern avcı uçağı sayılan F-22 Raptor’da bile hava ve yer hedeflerine karşı top sistemi mevcuttur.
IR güdümlü füzeler ile başlayan HHF’lerin serüveni yarı aktif radar güdümlü [AIM-7 Sparrow gibi] füzeler ile devam etmiş ve günümüzde beşinci nesil aktif radar güdümlü [AIM-120 AMRAAM, R-77/AA-12 Adder gibi] ‘At-Unut’ olarak isimlendirilen akıllı füzeler seviyesine ulaşmıştır. Çağımızda HHF’ler o kadar ileri bir teknolojiye sahiptir ki örneğin AIM-120D füzesi çift yönlü veri bağlantısı, GPS destekli seyrüsefer, gelişmiş uçuş zarfı, aktif radar ve ataletsel seyrüseferden oluşan ikili güdüm sistemi ve 18okm’lik menzili ile tam bir at unut füzesi niteliğindedir. Şimdi, ilk olarak güdüm sistemleri ile yukarıda tarihi seyirlerini özetlediğimiz HHF’lerin teknik özelliklerini incelemeye başlayalım.
GÜDÜM SİSTEMLERİ
Nükleer veya konvansiyonel başlık taşıyan balistik füzeler, Havadan Karaya veya Satha gibi dünyadaki tüm füze çeşitleri düşünüldüğünde güdüm sistemleri açısından dolayısı ile teknolojik açıdan HHF. için füzelerin efendileri diyebiliriz. Çünkü diğerleri sabit hedeflere ya da tank, gemi gibi çok ağır hareket eden hedeflere doğru takip yaparken HHF.’ ler sesten hızlı giden hedeflere, her türlü karşı koyma-caydırma sistemine rağmen güdümleme yapmak zorundadır. Bu yüzden en; teknolojik, akıllı, otonom hareket kabiliyetli, hızlı ve çevik olan füzeler bunlardır.
Diğer füzelerden en önemli farklılıkları olan Güdüm Sistemlerini kısaca şöyle sıralayabiliriz; [böylelikle Tablo-1’de kullanılan kısaltmalar [AR, SAR, IR, A-IR, P-IR, EO-IR, PRF, DL, IMU] da aşağıda açıklanmış olacaktır]
∂ Isı [Kızılötesi] güdümlü [IR] füzeler genelde kısa menzillilerde kullanılır. Aktif veya pasif kızılötesi [A-IR, P-IR] ve Elektro-Optik Görüntüleyicili Kızılötesi [IIR] olarak çeşitlendirilir.
∑ Yarı aktif radar güdümü [SAR], genelde orta menzilli sistemlerde kullanılmakla birlikte uzun menzilli füzelerde de ikinci sistem olarak kullanılır.
∏ Aktif radar güdümlü [AR] sistemler orta ve uzun menzilli füzelerde kullanılır.
Temelde bu üç güdüm sistemini kullanılmakla birlikte her ikisini birden kullanan platformlar da vardır. Yukarıdakilere ek olarak ana sistemin değişik varyasyonları ya da yardımcı güdüm sistemlerinin kullanılması da söz konusudur. Bunlar da;
π Ataletsel Seyrüsefer ve Ataletsel Ölçüm Birimi [INS/IMU] güdüm sistemi. Özellikle AR ve SAR güdülü Rus füzelerinin büyük çoğunluğu yardımcı sitem olarak aşağıdaki DL sistemi ile birlikte üçlü güdüm sistemini aynı füzede kullanmaktadır.
∫ Data Link [Veri Bağlantısı/DL]; başlangıçta tek yönlü olarak icat edilen sistem füzeye hedef bilgilerini ateşleyen uçağın radarından güncelleyerek iletir. Bugünün gelişmiş füzelerinde füzenin de uçağa bilgi gönderebildiği çift yönlü veri bağlantısı mevcuttur.
ª Pasif radyasyon arayıcı [PRF], anti radyasyon/anti-radar füzeleri için kullanılan sistemin bir benzeridir. Genelde X Bandından çalışır ve daha çok AWACS [Havadan Erken İkaz ve Kontrol Uçağı] uçaklarını vurmak için yapılan füzelerde kullanılır. Normal savaş uçaklarının radar dalgalarını da algılayabildiği için R-77’nin bazı versiyonlarında da kullanılır.
Yukarıda solda sağa: R-77’ nin (Rus) başka hiçbir füzede olmayan kafes kuyruk denetimleri, R-27’ ye (Rus) ve ortadaki resimde R-77’ ye ait Arayıcı başlıklar-Güdüm sitemleri anten ve diğer elektronik aksam görülüyor. Füzenin bundan sonra arkasına doğru devam eden kısımlarında harp başlığı, motor, kuyruk gibi bölümler vardır. Altta Soldan sağa; AIM-120A (A.B.D.) füzesinin en uç kısmında bulunan arayıcı radar anteni, ortada Iris-T (6 Avrupa ülkesi) burun kısmı IR detektörü rahatça görülüyor. Yanında AIM-9 X (A.B.D.) füzesinin uçağa takılı halde burnundaki arayıcı IR detektörü görülüyor. Bu tip füzeler en ufak ısıyı algılayıp geçmişte kendi kendine harekete geçip kazalara sebebiyet verdiklerinden kalkış aşamasına gelmeden önce yerde burun kısmı bir kapakla kapatılır. Derleme H.KILIÇ
NASIL ÇALIŞIYOR?
IR güdümlülerle başlayalım. Tarihçe kısmında bahsettiğimiz gibi IR güdümlü füzeler uçağın motorunun çıkış kısmındaki [nozul] parçaların yaydığı ısıyı takip eder. Füzenin en ucunda saydam özel camın hemen içine yerleştirilmiş detektör vardır. Bu detektör ısıyı takip ederek bilgisayar ve kanatçık motorları sayesinde füzeyi yönlendirir ve kedinin fareyi kovaladığı gibi sürekli hedef uçağı kovalar.
Füze fırlatıldıktan sonra, pilotun hedefe yönlendirmek için herhangi bir müdahale imkanı olmadığı gibi buna ihtiyacı da yoktur. IR güdümlü sistemler çok küçük aralıklardaki ısı farklılığını ayırt ettiklerinden ‘flare’ atışı gibi füze karşı tedbirlerinden etkilenmeden isabet oranlarını %1oo’e yaklaştırmış bulunmaktadırlar.
Radar güdümlü füzelere göre fırlatılan uçaktan bağımsız hareket etme avantajları olsa da yine de karşı tedbirler sayesinde hedef uçağın kilidi kırıp kurtulabilme ihtimali vardır. Son geliştirilen füzeler fırlatılmadan önce hedefe kilitlenebildikleri gibi pilotun tercihine göre fırlatıldıktan sonra da hedefe kilit atabilmektedirler. Bunu gerçekleştirebilmek için kaska monteli nişangah sistemi [HMDS] kullanılır.
Yirminci yüzyılın son çeyreğinde güdüm sitemleri o kadar gelişmiştir ki motorun nozul gibi yüksek ısı yayan parçalarının takibi bir yana uçağın yüksek süratinden ötürü gövde ve kanatların hücum kenarlarının hava ile olan sürtünmesinden oluşan ısının ultraviyole algılayıcılar tarafından tespiti ile de füze hedef uçağa kilitlenebilmektedir. Tarayıcı olarak elektro-optik görüntüleyici kızılötesi [IIR] başlık kullanan modern beşinci nesil Python-5 ve R-73 gibi füzeler bu sayede hedefi uçan bir ateş kütlesi şeklinde değil de tüm hatları ile ayırt ederler.
KANDIRMAK MÜMKÜN MÜ?
Multi-spektral bantta çalışan başlık, hedef uçak ile onun attığı ‘flare’ gibi saptırıcı ateş toplarını ayırt ederek bunlara yönelmez yani yemi yutmaz. Çünkü bunların hızı, büyüklüğü ve sıcaklığı uçaktan farklıdır.
Yetmişli yıllarda ortaya çıkan dördüncü nesil füzeler 18o derecelik görüş, 3o derecelik önleme açısına sahip olmuştu. Ayrıca, tarayıcı başlıkları soğutma sistemine ihtiyaç duyduğundan sıvı nitrojen taşımaktaydılar bu sürekli hedefe kilitli kalabilmelerini sağlıyordu. Günümüzün beşinci nesilleri ise bunları ve 18o derecelik önleme açısını çoktan aşmış durumdadır.
IR güdümlü havadan havaya füzelerin yüksek teknolojiye sahip olanlarından ilk beşini Python-5 [İsrail], AIM-9X [ABD], R-73E AA-11 [Rusya Federasyonu], IRIS-T [MBDA-Avrupa], AIM-132 ASRAAM [MBDA-İngiltere] şeklinde sıralayabiliriz. Bunlar azami menzilleri 18-25km arasında değişen kısa menzilli füzelerdir. Hızları da [6okm menzilli MICA-IR-MBDA-Fransa füzesi istisna] 2 ile 4 Mach arası değişmektedir. Bu füzelerden bazılarını daha sonraki başlıklar altında ayrıntılı inceleyeceğiz.
F-15 C uçağından AIM-7 Sparrow atışları ve alt sağda AIM-120 AMRAAM füzesi ateşlenirken görülüyor. Derleme H.KILIÇ
STRATEJİLER FARKLI
Yarı Aktif Radar Güdümlü [SAR] füzelere baktığımızda ise Batılı sistemlerin orta menzilli yani 25-5okm arasında bir menzile sahip olduğunu ancak Rusların ise 5o-13okm arası uzun menzilli füzeleri yarı aktif güdümle uçurmayı tercih ettiğini görürüz. Bu tercihin ilk sebebi Mig-31 ve Su-27 gibi büyük gövdeli dolayısı ile uzun radar menzilli ve daha ağır füze taşıma kapasitesi olan uçaklarının olması, ikinci sebebi ise aşağıda da bahsedeceğimiz Rus füze teknolojisi ile kullanım stratejisidir. Çünkü bu füzelerde pasif radar alıcıları [yarı aktif tarayıcı] vardır. Ateşleyen uçağın sürekli hedefe radar aydınlatması yapmasına ihtiyaç duyarlar. Yani kilit sistemleri hedef uçaktan gelen radar yansımalarına bağlıdır. Bazı modellerinde oto pilot da bulunan füzelerin en büyük dezavantajı ateşleyen uçağın sürekli hedefi aydınlatmak zorunda olmasından dolayı kendisinin de yerini belli ederek hedef olmasıdır.
Füze rejimlerini kıyasladığımızda ise Rus HHF rejimi ya da stratejisi Batı dünyasından farklıdır. Rus uçakları [Su-27 türevleri gibi] daha fazla füze taşımak ve sarf etmek üzere tasarlanmıştır. Bu doktrine göre hava savaşında hedefe salvo atışla bir uçak için 3-4 füze peş peşe gönderilmelidir. Böylece uçak daha doğrusu pilot hangisi ile uğraşacağını şaşıracak ve birisi mutlaka hedefe ulaşacaktır. Bunların biri IR güdümlü iken diğeri SAR güdümlü olmalıdır. Çünkü aktif-pasif caydırma sistemlerinin yoğun ateş altında füzelerden birisini kaçırma ihtimali yüksektir. Amerikan sistemi ise daha az füze taşıyan uçaklarında ileri teknolojili [AIM-120D gibi] ve karşı tedbirlere dayanıklı sistemler taşıyarak mümkün oldukça radar kilidini muhafaza ederek tek uçak, tek atış, tek vuruş yaparak füzeleri verimli kullanmaya dayanır. Soğuk Savaş sırasında uzun menzilli bombardıman uçaklarını vurmak için geliştirilen SAR güdümlü füzeler günümüz hava savaşlarında top ve IR güdümlü füze menzilinin ilerisindeki düşmanı karşılamak için savaş uçaklarınca her türlü hava aracına karşı kullanılabilmektedir.
HEDEFİ ARAR
Aktif Radar Güdümlü [AR] sistemler ise genelde uzun menzilli olarak tanımlanırlar. Uçaktan ayrılmadan önce hedefe ait bilgiler güdüm sistemine yüklenir, ateşlendikten sonra kendi radarını aktif hale getirerek hedefi arar ve kilidi sürdürürler. Füze uçuş esnasında hedef koordinatının güncellemesini yapabilir. Ana uçak ile veri bağlantısı [data link] olan füze belli bir mesafeye kadar hedef bilgilerini ana uçağın radarından alınan veriler ile günceller, bağlantı menzilinin dışına çıktıktan sonra ise kendi radarını kullanır.
Yarı aktiflere göre daha büyük olan füzelerin ‘chaff’ ve elektronik karşı tedbirlere karşı dayanıklılığı bazı modellerde yarı aktiflere göre nispeten azdır. Yarı aktif modada geçebilen füzeler aktif modda iken gelişmiş beyinleri ve manevra kabiliyetleri sayesinde muhtemel buluşma noktalarını tahmin ederek taarruz ederler. BVR [Görüş Menzili Ötesi] olarak kısaltılan at-unut sistemler ise ateşleyen uçağın sürekli hedefe radar aydınlatması yapması ya da pasif izlemesi gibi zorunluluğu ortadan kaldırdıklarından en ileri ve güvenilir sistemler olmuşlardır. İsabet oranlarının yanı sıra ateşleyen uçağın güvenliğini de tehlikeye atmazlar. Tablo-1’de görüldüğü üzere en uzun menzilli füzeler bunlardır. Bu füzelerde teknolojinin ilerlemesi ile birlikte enteresan kabiliyetler kazanmıştır. Örneğin, İsrail yapısı Derby füzesi 18o derece dönüş yapabilme ve ağ merkezli harp kabiliyeti sayesinde fırlatıldığı uçak harici diğer dost platformlar tarafından da hedefe yönlendirilebilmektedir.
HHF’LER NASIL KULLANILIYOR?
Günümüz dünyasında ileri teknoloji içeren her silahın bir de pan zehri yani karşı tedbiri üretilmiştir. Sonraki başlılarda anlatacağımız füzelerden kurtulma yöntemlerinin yanı sıra nozulların gizlenmesi ya da soğutulması bir yöntem olsa da pek işe yaramayabilir. Çünkü füze uçağınızın hava ile yaptığı sürtünme sonucu üzerinde ve kanat uçları gibi keskin kenarlarında oluşan ısıyı fark ederek onu takip edecek siz ne tarafa giderseniz gidin arkanızdan gelecektir. Gerçek muharebe ortamında hava sıcaklığı, fırlatılan mesafe ve hedefe nispeten irtifanız gibi daha birçok faktör rol oynayacaktır. Milyar Dolarlık bütçe ile yaptığınız radarda görünmezlik [stealth] özellikli uçağınızın etkili caydırma sistemi ve karşı tarafın kabiliyetlerine sahip füzeniz yok ise ne kadar mükemmel bir uçakla uçtuğunuzun çok önemi yok demektir. Karşınızda beşinci nesil bir HHF var ise uçağınızın manevra kabiliyeti ya da görünmez olması sizi korumak için yeterli olmayabilir.
Mesela F-22 Raptor AIM-120 kullanamıyor olsa ne kadar caydırıcı olabilirdi? Bir F-22 radarda görünmezlik özelliğini koruyacak şekilde yüklendiğinde, yani tüm füzeler radar görünmezliğine mani olmasın diye gövde içinde kapalı silah yuvalarında saklandığında, 2 adet AIM-9 ile 6 adet AIM-120 alabilmektedir. Radarda görünmezlik özelliğinin istenmediği [Non-Stealthy] şekilde yüklendiğinde ise kanat altlarındaki harici yük istasyonlarına da füze takılarak ilave 4 adet AIM-120 ve 2 adet harici yakıt tankı [6oo galon] taşıyarak toplam füze sayısı 12’ye çıkmaktadır.
F-22 gibi süper bir jeti muhteşem füzeler ile muhteşem savaşçıya dönüştürebilirsiniz. Eğer hava üstünlüğünü ele geçirmek istiyorsanız en güçlü savaşçıya en iyi Kılıcı, ve en uzun menzilli Okları vermelisiniz. 5’inci nesil uçağınız AESA radar ve beşinci nesil at-unut füzeler ile silahlandırılmamış ise havadan yere/satha ve keşif gibi görevleri yapabilmesi bir nebze mümkündür. Ancak, hava savaşında başarılı olamayacağı açıktır. Çünkü diğer görevlerdeki tehditleri bugün birçok 4’üncü nesil uçak alt ederek az gelişmiş ülkelerin hava kuvvetlerinde bile başarı sağlayabilmektedir.
USAF ‘a ait F-16 C uçağı AIM-120 AMRAAM ateşlerken. Foto: İnternet
SAVAŞI KAZANMAK İÇİN NE LAZIM?
Ancak, ikinci bölümde yayınlayacağımız operasyonel kayıtları listeleyen Tablo-2’de de göreceğiniz üzere Arap-İsrail, Bosna ve Irak Savaşlarında hava-hava savaşında iyi radar, iyi HHF ve iyi manevra yapan uçağınız yok ise uçak sayısı üstünlüğünün çok önemi yoktur. Kişisel kanaatim Arap-İsrail Savaşı ile 1982 Lübnan Savaşı’ndaki ezici İsrail üstünlüğünün sebebi pilotlarının daha kahraman ya da kabiliyetli olması, daha üstün savaş taktikleri [Mısır’a yapılan bir sürpriz saldırı hariç] ve ABD yapımı uçaklarının Rus uçaklarından daha üstün olması gibi sebeplerden değildir. Evet İsrail’in kullandığı F-4E, F-16, F-15 gibi uçaklar Arapların kullandığı Rus yapımı Mig-21, Mig-23 ve Mig-25 gibi uçaklara nazaran daha teknolojik ve performanslıdır. Ancak, bu durum maçı 6-0 bitirmeye yetecek kadar değildir. Benim gördüğüm en büyük ve önemli sebep, İsrail’in zamanında ileriyi görerek HHF teknolojisini erkenden yakalamış olmasıdır. Bugün teknoloji harikası Python-5’i yapan İsrail bu savaşlarda onun ataları Shafrir ve Python serisi füzeleri kullanarak özellikle Python-3 ile karşı tarafa hiç şans tanımamıştır.
TASARIM, MOTOR VE HARP BAŞLIK ÇEŞİTLERİ
Tüm füzeler gibi radar izini ve sürtünme kuvvetini azaltmak için genelde ince uzun boru şeklinde olsalar da Meteor füzesi gibi ramjet motorlu olanları hava alığı ihtiyacından ötürü bu kurala uymazlar. Geneli ses üstü hızlarda ve saniyelerle ölçülü sürelerde uçan HHF’ler temelde beş ana bölümden oluşur. En uçtan arka tarafa doğru;
l Birinci bölümde arayıcı veya tarayıcı başlık bulunur. IR güdümlülerde kubbeli camın gerisinde kızılötesi detektör, AR ve SAR güdümlülerde ise uçak burnu gibi sivri metal burnun içinde radar anteni şeklinde olan başlık en öndeki ünitedir. Kızılötesi başlık üç eksende [yukarı, aşağı ve yuvarlanma] ve insan gözünden daha hızlı hareket eder.
l Onun gerisinde güdüm sistemlerini oluşturan ve seyrüsefer sisteminin de bulunduğu yani füzenin tüm aviyoniklerinin olduğu bölüm bulunur. Bir çeşit pilden oluşan güç ünitesinin hemen önündedir. İçinde füze tipine göre; ataletsel seyrüsefer sistemi, verici, oto pilot ve bunun gibi güdüm sistemi ile ilgili tüm elektronik aksamın bulunduğu ünitedir.
l Füzenin hedef uçağı imha etmesini sağlayan harp başlığı yani patlayıcı madde sonraki gelen bölümdür. Çoğu füzede bu madde metal parçalarla desteklenerek parça tesir etkisi verilmek istenmiştir. Gövde [airframe] içindeki motordan önceki son kısımda dolayısıyla füzenin tamamını düşündüğümüzde ortada bir yerdedir. Sanıldığı gibi ön tarafta değildir. Harp başlığı çeşitlerini kısaca şöyle sıralayalım; Genişleyen çubuk, halka patlama/parçalanma, Blast parçalanma ve HE parçalanma yönlü savaş başlıkları.
l Roket motoru; İstisnai olarak sıvı yakıt roket motoru olmakla birlikte büyük çoğunluğunda katı yakıt roket motoru kullanılmaktadır. Az sayıda da olsa uzun menzilli ramjet roket motoru olanlar da vardır. Motorlar genelde havadaki izleri belli olmaması için düşük duman çıkaran tiptedir.
l Motor bölümünün sonunda gaz çıkış yerinin çevresinde kuyruk yönlendirme sistemleri ya da kanatçıkları bulunur. Ayrıca kuyruk kısmında hareket düzenleyici servo motor vardır. Görevi arkadaki servo kanatçıkları hareket ettirmektir. Bazı füzelerde ortada olan bu kanatçıkları hava akımını yönlendirmekte kullanılır.
l Rolleron; Bazı füzeler de örneğin AIM-9 ‘un eski modelleri gibi, en arkadaki kanatların arka uç kısımlarında yarısı içerde yarısı dışarıda tekerlekler bulunur. Rolleron denen bu tekerlekleri, uçuş sırasında hava akımı yüksek hızda döndürür buda jiroskobik etki sağlar. Füze yörüngesinden sapacak olursa rolleronların dönüşü topaç etkisi yaparak füzenin dengesini bulmasını sağlar. Fizik dili ile açısal momentum diyebileceğimiz olay bisikletin hareket halinde tekerlekler dönerken dengeli gitmesi örneği gibi moment etkisi ile yan hava akımı etkilerden dolayı füzenin sapmasını engellemeye yarar.
Resimde Güney Kore Halk oyunları ekibi gibi poz veren Koreli askerler AIM-9 M modeli Sidewinder füzesi taşıyorlar. Füzenin 86 Kg ağırlığı düşünüldüğünde neden böyle yürüdüklerini ve ne kadar riskli bir iş yaptıklarını daha rahat anlayabiliriz. Füze ebatlarını kıyas etmek içinde iyi bir fırsat. Foto: İnternet
HANGİ ÜLKELER HAVA-HAVA FÜZESİ YAPABİLİYOR?
Bugün dünyada seri üretime geçmiş füzeleri temel aldığımızda 13 ülkenin kendi başına Havadan Havaya Füze [HHF] üretebildiğini görüyoruz. Meteor konsorsiyumundaki İsveç ve İspanya, IRIS-T’deki Yunanistan, Kanada ve Norveç’i iş paylarının küçük oranlarda olması ve tamamını üretemedikleri için bu sayıya dahil etmiyoruz. Ayrıca İran’ın basına yansıyan kendi IR güdümlü füzesini yaptığı açıklaması inandırıcı olsa da, bu füzenin teknolojisinin ne kadarının kendilerine ait olduğu ve füzenin özellikleri hakkında bilgimiz olmadığından liste ve tablo dışı tutulmuştur.
ABD füze teknolojisini ise, gerek tablolardaki göstergeler, gerekse makalede sıklıkla değindiğimizden konu başlığı yapmayacağız. Sadece şu ilginç başarı istatistiğini vererek diğer ülkelere geçelim. Amerikan yapımı AIM-9 Sidewinder füzelerinden bugüne kadar 110.ooo adetten fazla üretilmiş ve bu füzelerle 3oo’ü aşkın uçak düşürülmüştür.
Rus Havacılık Sanayi’nin, Amerikan Sanayinden geri kalmadığı hatta bazı ürünlerde ileri olduğu hepimizin malumu iken füzelerde durum nedir?
Teknik karşılaştırma tablosu Tablo-1’de dikkatinizi çekeceği üzere Rus füzeleri genel olarak düşünüldüğünde menzil ve güdüm sistemleri açısından daha ileri seviyede diyebiliriz. Ne yazık ki füzelerin performanslarını havacılık gösterilerinde uçakları seyrettiğimiz gibi seyredemediğimizden ve uçakların birçok özelliği bilinmesine rağmen füzelerin teknik sayısal verileri haricinde çoğu şeyin kozmik olması sebebi ile tam kıyaslama yapamıyoruz. Aslında demek istediğim yukarıda menzil ve güdüm sistemi dediğimiz halde en önemli üstünlük karşı koyma sistemlerine karşı dayanıklılıktan geçiyor. Bu özelliği de kıyaslamak için elimizde bir veri yok. Zaten olsaydı da muhtemelen istihbarat örgütleri ile başımız belada olurdu.
HANGİ FÜZE NEYİN KARŞILIĞI?
Tablo-1’in en başındaki K-100/R/KS-172 füzesi haricinde tüm füzelerin karşılıkları rakip ülkelerde mevcuttur. Ancak AIM-54’ün hizmetten çıkarılması ile uzun menzilli füze ihtiyacını 18okm menzilli AIM-120’nin D modeli ile karşılayan ABD’nin hali hazırda KS-172’ye cevap verecek bir füzesi bulunmamakta. Füze, tandem motor ilavesi ile 6 metrelik boyu, 4ookm menzile sahip mod2 tipi ile ‘AWACS katili’ olarak lanse ediliyor. Hindistan ile birlikte geliştirilen füzenin rakibi yok. Su-35’in 5 adet taşıyabildiğini biliyoruz.
Tabloya dikkat edilecek olursa önemli sayıda Çin füzesi görülecektir.
Birkaç tane özgün savaş uçağı projesi olan Çin Savunma Sanayisinin tabloda olmayanlarda da dahil edilirse çok sayıda HHF üretmiş olması dikkat çekicidir. Bunun sebebi küçük bir füzeyi kopyalamanın büyük bir uçağı kopyalamaktan çok daha kolay ve maliyet açısından daha az riskli olmasıdır. Tersine mühendislik konusunda bir dünya lideri olan Çin Sanayi bugün akıllı telefondan iş makinelerine kadar yaptığı birebir kopyalama harikaları ile ünlüdür. HHF alanında da durum farklı değildir. Tüm Çin füzeleri ya Rus, ya da Fransız, MBDA-Avrupa, İsrail, Güney Afrika Cumhuriyeti gibi ülkelerin füzelerinin lisans altında üretimi, anlaşmalı teknik yardımları ya da kaçak kopyalama yöntemi ile geliştirilmiştir.
1967’deki Altı Gün Savaşlarında başlayan İsrail füze tarihinin başarısı gelecek sayıda yayımlanacak ikinci bölümde yer alacak Tablo-2’de de görüleceği üzere Shafrir-1 ile başlamış 2 ve Python serisi ile devam etmiştir. Serinin son üyesi Python-5 IR güdümlü kısa menzilli füzeler içinde kimilerine göre dünyanın en iyi, kimilerine göre ise ilk üçte olan bir füzesidir. Bana göre de rakipsizdir.
Mirage serisi uçaklarda yaptığı gibi Fransız Havacılık Sanayi yıllarca Avrupa’dan ayrı takılmaya devam etmiştir. İngilizler gibi Amerika ile işbirliği yapmak yerine kendi Mica, Magic ve R530 serisi gibi füzeler ile başarıyı yakalamıştır.
Dünyadaki rakiplerinden hiç farkı olmayan AAM-5 Type-04 ile Japonlar ve Darter ile Güney Afrika Cumhuriyeti takdire şayan diğer iki ülkedir. Batı dünyası, Rusya ve Çin gibi kendi kendine yeterli askeri uçak sanayi olmamasına rağmen bu füzeleri yapabilmeleri bence çok önemli. Japonlar F-2’yi üretmiş olsalar da uçak teknolojisinde dışarı bağımlıyken 1969’da AIM-9E modelini kopyalayarak başladıkları AAM-1 füzesi ile bugünlere ulaştılar.
AVRUPALILARIN METEOR FÜZESİ
6 Avrupa ülkesinin ortak üretimi Meteor füzesi ise Batı dünyasının seri üretimdeki tek uzun menzilli füzesidir. Çin bu füzeyi PL-13 adı ile kopyalamıştır. Henüz Çin Hava Kuvvetleri’nde hizmete girmemiş olsa da eğer tüm özellikleri ile kopyalayabilmiş iseler [açık kaynaklarda ve Çin Hava Kuvvetleri’ni anlatan Batı menşeli son çıkan kitaplarda da bu füzeden henüz bahsedilmemektedir] Çinliler süper bir şey yapmışlar demektir.
Birim fiyatlarından bahsedecek olursak HHF’ler için askeri havacılık dünyasının uçaklardan sonra en pahalı oyuncakları diyebiliriz. Açık kaynaklarda ABD üretimi AIM-9X, AIM-120C-5 ve AIM-120D füzelerin birim fiyatları sırasıyla ABD$343.ooo, ABD$460.ooo ve ABD$1.042 Milyon şeklinde geçerken Avrupa üretimi MICA EM Euro1.12 Milyon, MICA IR Euro1.7 Milyon, ASRAAM £262.ooo ve IRIS-T Euro400.ooo olarak verilmektedir. Meteor füzesinin test modelinin birim fiyatı ise £1.7 Milyon olarak geçmektedir.
NASIL KURTULUNUR?
Peki bu füzeler fırlatıldığında uçakları vurma ihtimali yüzde yüz müdür? Pilotlar bunlardan kaçabiliyorsa bunu nasıl başarıyor? Şimdi HHF’lerin panzehiri karşı önlemlere bir göz atalım;
Düşman füzelerinden daha atış yapılmadan koruyan, atış yapıldığında da füzenin ulaşmasını engelleyen, zorlaştıran veya koruyan sistem ve prosedürler bütününe Karşı Önlemler denir. Karşı önlemleri; Fiziksel tedbirler, Elektronik tedbirler, Kinetik kaçınma manevraları ve BEAM manevrası olarak 3 şekilde kategorize edebiliriz.
Bir tehdide karşı koyabilmek için, öncelikle tehdit altında olduğunuzu bilmelisiniz. Savaş uçaklarında TWS [Tehdit Uyarı Sistemi] mevcut olup karşı önlemler bu sistem altında toplanmıştır. RWR [Radar İkaz Göstergesi] bu sisteme bağlı çalışır. Ayrıca MWS [Füze İkaz Sistemi] bulunur [IR güdümlü füzeleri çıkardıkları motor ısısından tespit eder ve daha çok VIP uçaklarında bulunur]. Aslında her bir tür füzeden kurtulmanın ayrı ayrı yolları vardır.
Air Power Australia web sitesinden uyarlanmıştır
FLARE MAGNEZYUMDAN
IR güdümlü füzelere karşı kullanılan ‘flare’ magnezyumdan üretilmiş ve uçaktan atıldıktan sonra yanmaya başlayan yüksek ısı yayan maddelerdir. Amaçları füzeyi kendisine doğru çekmektir.
Dogfight sırasından pilotlar füze atılmasına meydan vermemek için uğraşırlar her şeye rağmen füze çıkış yapmış ise ve hedef pilot bunu görmüşse IR güdümlüler çok kısa menzilli olduğundan çok fazla yapılacak bir şey yok demektir. Derhal AB’den [art yakıcı] çıkarak ‘flare’ atıp füzenin üstüne dönmeye başlarlar buna son çare manevrası denir. Bu sistem 3'üncü nesil füzelere karşı etkili olsa da 4 ve özellikle 5'inci nesil füzelere karşı pek işe yaramayacağını söyleyebiliriz.
SAR ve AR güdümlü füzelere karşı etkili olan ECM podunun ya da diğer bir ifade ile karşı tedbir setinin [CMS] görevi ise düşman radarlarının gönderdiği radar dalgalarını taklit ederek ya da daha güçlü geri göndererek hedef uçaktan yansıyan sinyalleri yanlış algılamasını böylece yeri, hızı ve büyüklüğü hakkında yanılmasını sağlamaktır.
Radar güdümlü HHF ve yerden havaya füzelere karşı etkili ‘Chaff’, genelde uçağın arka gövdesi üzerinde alt kısmından atılan alüminyum ya da plastik karışımı parçalar bulutudur. Belirli bir süre havada asılı kalarak radarlara yanıltıcı bir eko verir. İkinci bir hedef gibi görmelerini sağlayarak kilidi bu sahte hedefe üzerine devam ettirir. Jammer’ la birlikte kullanıldığında etkisi daha da artar.
Yukarıdaki karşı önlemler çeşitli şekillerde etkili olsa da, bir nevi enerji savaşı olan ve karşı önlem materyalleri ile desteklenen kinetik kaçınma manevraları her zaman için en güvenli yoldur.
Bugünün akıllı füzeleri hedefe ulaşmak için kafasında hesap yaparak bir rota çizer ve tahmini buluşma noktasına ulaşmaya çalışır. Yani hedefe ulaşmak için en kısa yolu kat etmek ister. Peki bunun kurtulma yolları ile ne ilgisi var? Eğer füze doğrudan üzerinize gelse idi siz sağa sola döndüğünüzde o da aynı yöne dönüp sizinle ayni yolu izleyecekti. Bununda uçuş süresine fazla bir etkisi olmayacaktı. Oysa tahmini buluşma noktasına ulaşmaya çalıştığından hedefin yapacağı hareketlere füzenin tepkisi, özellikle hedeften uzaktayken abartılı yön değiştirmeler şeklinde olacaktır. Bu şekilde füzenin hızı ve menzili eritilmiş olacağından kaçınma manevraları yapmaya karar verildiğinde bu yöntem çok işe yarar. Radar kilidi kırmakta en etkili taktik ise BEAM manevrasıdır.
Kurtulma yöntemlerini [BEAM manevrası da dahil] başka bir makalede ayrıntılı incelemek üzere kısa tutarak son söz olarak en iyi yöntemin düşmanın füze atmasına fırsat vermeden ilk saldırıyı yapacak radar ve füze menziline sahip olmak olduğunu söyleyerek bitirebiliriz.