What's new

Turkish Tea House

Status
Not open for further replies.
Söylediğin çok mantıklı, ama bu hareket tarzının 2. Dünya savaşı zamanından kalma bir doktrin olduğuna adım üstüne bahse girerim.

Belki de merminin icad edildiği zamandan da kalma olabilir. Ama bu onu çağ dışı yapmaz. Bazı temel konular değişmiyor.

Sadece bir örnek üzerine takılma, askeriyenin modern çağa ayak uydurması, gerektiği apaçık ortada bence.

Bazı konularda haklı olabilirsin. Ama emin ol bazen öğrenirken saçma sapan, çağ dışı, işime yaramaz dediğin konular senin ya da silah arkadaşının hayatını kurtarabiliyor. Çok güncel örnekler var. Dünyanın manyetik haritası ve iklimi değişmedikçe yön bulma usulleri hiçbir coğrafyada değişmez. GPS'in olsa bile bazen klasik yolları denemek durumunda kalabilirsin mesela. Ya da çatışma esnasında saniye içerisinde yapamadığın bir hedef tarifi çok zor durumlara yol açabilir.

En basitinden benim birliğim topçu birliğiydi ve bir hava savunma taburu vardı. Hava savunma taburunun ise 200 adet 4'lü 12.7 mm lik makinalı toplarından başka bir silahı yoktu. Ben bu silahlarla bir gün olsun tabikat yapıldığını, ders verildiğini görmedim.

Şimdi ordaki görevini, oranın neresi olduğunu sormayacağım sana. Ama bizim ordumuz çok büyük bir ordu ve çok büyük ve cazibe merkezi bir yurdu muhafaza ediyor. Sadece askerlikte bulunduğun yere göre genel yargılara varmamanı tavsiye ederim.


Bir asker abimizin, aramızda olması çok güzel.:)

Teşekkür ederim. Asıl askerliği meslek olarak seçmemiş olmana rağmen bu konularda ilgi sahibi olman çok güzel. Genetik yapı gereği zannediyorum. :) "Her Türk Asker Doğar." diyoruz, anlamıyorlar. :)


Benim askerde sonralardan hissetiğim, sanki çok köklü bir düzen var, ve asker komutan olsun herkes bu düzenin bir çarkı. Bu çarkın içine girdiğinde otomatik olarak, emir-komuta düzenine bağlı, emirleri sorgulamayıp yerine getiren birisi oluyorsun. Negatif olarak söylemiyorum bunu, çok güzel bir şey bence bu.

Biz bugün hala geçerli olan askeri düzeni icad eden milletiz. Pek tabi ordumuzun da her ne kadar günümüz koşullarında esnemeler görülse de köklü bir düzeni var. Bu bir çarktan çok milletimizin mayasını tutan bir aile düzeni. Tecrübe ve bilgi sahibi büyüklerin emirleri ve o emirleri ifa eden genç, kuvvetli Mehmetçiklerden oluşan çok büyük bir aile.

Evet, bi noktaya kadar bende katılıyorum. Para için değil, vatanı için çarpışan ordu, savaşta üstün gelebilir; fakat alınan eğitimin, techizatın da önemi gözden kaçırılamayacak kadar büyük değil midir sence ?

Ben askerliği bir zorunluluk olarak görmüyorum. Bunu asker olduğum için de söylemiyorum. Bence askerlik bir hak. Askerlik bana göre, devlete, "Bir gün namusumu korumam gerekirse ne yapacağımı bana öğret, öğret ki namusumu koruma görevini ben kimseye ihale etmemiş olayım, zamanı geldiğinde ben de elimden geleni yapabileyim." demek. E malumun burada bahsettiğim namus koruma işi yanındaki kıza laf atan üç beş adamı tepelemekten biraz farklı. Seyit Onbaşıların hala yaşadığını görebilmek güzel, fakat Allah maaşım az diyen asker göstermesin bana. Ama çok sağlam, çekirdek yapıda mücehhez bir kesimin olması gerekliliğini ben de düşünüyorum, ben de sana bir noktaya kadar katılıyorum. Bunlar büyüklerimiz tarafından çok daha hassas olarak düşünülüyordur eminim.
 
Belki de merminin icad edildiği zamandan da kalma olabilir. Ama bu onu çağ dışı yapmaz. Bazı temel konular değişmiyor.

Bazı konularda haklı olabilirsin. Ama emin ol bazen öğrenirken saçma sapan, çağ dışı, işime yaramaz dediğin konular senin ya da silah arkadaşının hayatını kurtarabiliyor. Çok güncel örnekler var. Dünyanın manyetik haritası ve iklimi değişmedikçe yön bulma usulleri hiçbir coğrafyada değişmez. GPS'in olsa bile bazen klasik yolları denemek durumunda kalabilirsin mesela. Ya da çatışma esnasında saniye içerisinde yapamadığın bir hedef tarifi çok zor durumlara yol açabilir.

Şimdi ordaki görevini, oranın neresi olduğunu sormayacağım sana. Ama bizim ordumuz çok büyük bir ordu ve çok büyük ve cazibe merkezi bir yurdu muhafaza ediyor. Sadece askerlikte bulunduğun yere göre genel yargılara varmamanı tavsiye ederim.


Teşekkür ederim. Asıl askerliği meslek olarak seçmemiş olmana rağmen bu konularda ilgi sahibi olman çok güzel. Genetik yapı gereği zannediyorum. :) "Her Türk Asker Doğar." diyoruz, anlamıyorlar. :)

Biz bugün hala geçerli olan askeri düzeni icad eden milletiz. Pek tabi ordumuzun da her ne kadar günümüz koşullarında esnemeler görülse de köklü bir düzeni var. Bu bir çarktan çok milletimizin mayasını tutan bir aile düzeni. Tecrübe ve bilgi sahibi büyüklerin emirleri ve o emirleri ifa eden genç, kuvvetli Mehmetçiklerden oluşan çok büyük bir aile.

Bu yukardaki konulara katılıyorum, zamanızı ayırıp ayrıntlı yazdığınız için teşşekür ederim.

Ben askerliği bir zorunluluk olarak görmüyorum. Bunu asker olduğum için de söylemiyorum. Bence askerlik bir hak. Askerlik bana göre, devlete, "Bir gün namusumu korumam gerekirse ne yapacağımı bana öğret, öğret ki namusumu koruma görevini ben kimseye ihale etmemiş olayım, zamanı geldiğinde ben de elimden geleni yapabileyim demek." E malumun buradaki namus koruma işi yanındaki kıza laf atan üç beş adamı tepelemekten biraz farklı. Seyit Onbaşıların hala yaşadığını görebilmek güzel, fakat Allah maaşım az diyen asker göstermesin bana. Ama çok sağlam, çekirdek yapıda mücehhez bir kesimin olması gerekliliğini ben de düşünüyorum. Bunlar büyüklerimiz tarafından çok daha hassas olarak düşünülüyordur eminim.

Ben zorunlu askerlik kalkmalı mı, kalkmamalı. Bütün askerler profesyonel olmalı mı bu konuya da çok takılmıyorum.

Bana daha çok askeriye biraz küçültülüp, harekat kabilyeti daha yüksek, daha modern silah ve imkanlarla donatılsa, şimdiye nazaran daha etkili bir güç olurmuş gibi geliyor.
 
:offtopic:

Ready 1.....2......3

Hijacked

thread%20jacked.gif





@T-123456
where are you???
Get ready to get JEALOUS.:haha:....buahahaha

Look at my new profile pic....:azn:



@Neptune
Helloooo!!
 
Interesting read:
_________________________________________________________________________
=============================================================
Ottoman rulers - sultan, khan, padişah and caliph

“… the son of Sultan Murad, son of Sultan Mehmed Khan, the sultan of the lands and the emperor of the seas, the shadow of God extending over men and djinn, the deputy of God in the East and the West, the champion of the water and the land, the conqueror of Constantinople and the father of that conquest Sultan Mehmed…” is how Fatih Sultan Mehmed is described in the inscription above the gate (Bab-i Humayun) leading into the first courtyard at Topkapı Palace. The Ottoman ruler wasn’t just plain “sultan”; he had acquired a whole series of attributes to emphasize his importance.

The word sultan derives from an Arabic word meaning authority or power, particularly the strength, authority and position of a ruler or dictatorship. It was first used in the Abbasid period (750-1258) but not to signify the ruler, rather men of lesser importance but still wielders of power. The Seljuk Turks however did use the word for their rulers when they had conquered the Middle East (1037–1194) and much of Anatolia. There has been some debate among historians over when the Ottoman Turks applied the word sultan in documents; however, Fuad Köprülü seems to have settled the issue by attributing its use to Yıldırım Bayezid (1354 – 1403) in two documents written in his time. Still Ahmet Refik Bey, citing other sources, insisted that the reign of Çelebi Mehmed (1413-1421) as the first time when “sultan” was used, although he admitted that it had been previously used in various places from time to time such as on Bayezid’s mausoleum. The whole argument takes up several pages in Mehmet Zeki Pakalın’s “Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,” if you’re interested.

The first time that the word sultan was used on Ottoman coins was on a copper coin minted by Murat I (r. 1362–1389). There were two elements necessary to demonstrate that one held power in the Islamic Middle Eastern world: one was by having one’s name read out in Friday prayers, the other way was by having the right to mint coinage in one’s name.

The title of khan was a traditional one that emphasized the continuity of the Ottoman Empire with its Central Asian roots. The word apparently comes from Çağatay Turkish or possibly the Tatars. It was regarded as the equivalent of padişah and seems to have been a reminder to the Ottoman Turks of where they came from. It appeared on coinage as early as that of Çelebi Mehmed.

Padişah more common

The Ottoman rulers also used a Persian title, padişah (shah of shahs) and this seems to be interchangeable with the title sultan. According to Gibb and Bowen in “Islamic Society and the West,” padişah was the title more commonly used. Unlike the title sultan, historians don’t seem to have been as concerned about establishing its first use for an Ottoman ruler. One could speculate that the adoption occurred after the first time an Ottoman ruler defeated an Iranian shah.

As for the title caliph, Sultan Selim I took the title after conquering Egypt in 1517. It had been the title of the last of the Abbasid rulers, Al-Mutawakkil III who was captured together with his family. They were taken to Istanbul, where he formally surrendered the title to Selim. By this time however the caliph no longer wielded political power; it had become a means for the Mamluke sultans in Egypt to legitimize their rule since the caliph of the time would issue a diploma granting them the right to it.
Although Ottoman rulers assumed use of the title exclusively, they weren’t addressed by any of the forms of address that applied to the caliph such as imam. Nor did they concern themselves with religious matters directly unless there was a direct threat to their rule. Instead they appointed a “şeyhülislam” to adjudicate religious affairs. At the same time they were not the Commander of the Faithful (Amir ul-Mu’minin), that is, acknowledgement of their right to the title of caliph extended only as far as their political power stretched; their reach was not universal. The same terms of address that could be used for the Ottoman sultan as caliph were used to describe one of the Mughal rulers of India.

Title of caliph

Holding the title of caliph did oblige the sultan to uphold sharia law and the Ottomans were conscientious in doing this. Gibb and Bowen conclude from this that “the general conception of the powers and functions of the monarchy was but little affected by Islamic ideals. The Seljuk Turks had been thoroughly indoctrinated with Persian prinicples, which fit in well with Turkish views based upon the military-style organization of their tribal system, a feature that was passed down to their succesive Ottoman rulers. The main function of the ‘World-Creator’ – hünkar, one of the favorite titles of the Ottoman Sultans – was to keep the world on its axis by seeing that his army was paid and that no class of his subjects trespassed upon the rights and duties of any other class. The weaker the personal authority and influence of a Sultan, the more rigidly he was held to the strict observance of traditional customs and usages.” The authors here are not referring to religious customs and usages but secular ones, although this may be why the Ottomans were more assiduous in upholding sharia law as their power grew weaker over the centuries.

Until the eighteenth century however the Ottomans successfully expanded their empire into the Balkans, at times losing a lot of ground. The battle at Petrovaradin (modern Serbia) in 1716 resulted in a disastrous defeat for the Ottomans at the hands of the Austrians, however it marked the furthest northern point that the Ottomans were able to march. From then until the Treaty of Passarowitz in 1718 they continually lost ground to European forces and while they made somewhat of a recovery, it was only temporary. Of particular importance however was that until this juncture Ottoman sultans had insisted that they were superior to the rulers of European nations. They had insisted on being called padişah but with their being defeated, they were forced to acknowledge that the Austrian emperor was also a padişah in the Turkish versions of the various treaties signed. The Ottoman padişah was no longer the one and only.

n_58749_4.jpg


_________________________________________________________________________
=============================================================
 
@AlpErTunga öncelikle merhaba. Biraz kendinizden bahseder misiniz. Hangi kuvvettensıniz, birliğiniz neresi

Merhaba Neptune... Harp Okulu yıllarından beri ara sıra defence.pk'yı takip ederim. Yazmayalı epey olmuştu. O zamandan beri çok değişmiş. Bu kadar çok Türk yoktu mesela. Güzel olmuş :-)

Şırnak'tan Ankara'ya bu yıl tayin oldum. Kara Kuvvetlerindenim, sınıfım piyade. Kuleli Askeri Lisesi ve Kara Harp Okulu mezunuyum.
 
Merhaba Neptune... Harp Okulu yıllarından beri ara sıra defence.pk'yı takip ederim. Yazmayalı epey olmuştu. O zamandan beri çok değişmiş. Bu kadar çok Türk yoktu mesela. Güzel olmuş :-)

Şırnak'tan Ankara'ya bu yıl tayin oldum. Kara Kuvvetlerindenim, sınıfım piyade. Kuleli Askeri Lisesi ve Kara Harp Okulu mezunuyum.

öncelikle tekrar hoşgeldiniz. Ben de geçen sene 1. Dönem sonunda heybeliada'dan çıktım. Kaç doğumlusunuz?

Neptune.....i am an engineer....dont remind me of my shattered dreams :cray:

I am good ....had come here to make ur fren jealous of my new profile pic:dance3:

yay...i'll keep calling you as doc anyways...:whistle:
 
:offtopic:

Ready 1.....2......3

Hijacked

thread%20jacked.gif





@T-123456
where are you???
Get ready to get JEALOUS.:haha:....buahahaha

Look at my new profile pic....:azn:



@Neptune
Helloooo!!
:pissed::pissed::pissed:grrrrrrrrrrrrrrr i have to admit,it looks cool
Btw,we do sleep sometimes and since im a doctor in womanology i have to see my patients.:smokin:
 
Last edited:
Hoşbulduk. Hayırlısı olsun. 88 doğumluyum.

haha...sanırım az çok anladınız zaten nedenini. Bi şey sorcam, maltepe ile kuleli arasındaki fark nedir. Bi de bizde bizim dışımızda azeri öğrenciler de vardı. Kuleli'de de aynı durum söz konusu mu?

Ohhhh never mind Nep-tune.....i'll come and give you this occasionally :devil:




syringe.jpg



What say???:azn:



:bunny::bunny::bunny::bunny::bunny:

lolz...trust me i'm used to such things. They're not scary for me. But worse, BORING...:devil:
 
haha...sanırım az çok anladınız zaten nedenini. Bi şey sorcam, maltepe ile kuleli arasındaki fark nedir. Bi de bizde bizim dışımızda azeri öğrenciler de vardı. Kuleli'de de aynı durum söz konusu mu?

Nedenini anlamam pek mümkün değil... Çok olasılık var. Kuleli ile Maltepe arasındaki fark bulundukları şehir ve kuruluş tarihleri. Başka bir fark yok ;) Bizim zamanımızda Azeri, Kazak, Kırgız, Türkmen, Arnavut, Makedon, Afgan, Gürcü, Ürdünlü, Boşnak ve Koreli sınıf arkadaşlarımız vardı.
 
Status
Not open for further replies.

Latest posts

Country Latest Posts

Back
Top Bottom